Şirketleşmek ve Karşıyaka

Efecan Tekin
8 min readMay 29, 2021

Türkiye’de neyin ucundan tutsanız elinizde kalıyor, doğru. Sistemli yönetilen, mantıklı kuralları olan ve denetimi tavizsiz devam eden hiçbir kurum ya da kuruluş da yok, haklısınız. Bu nedenle Türkiye’de kurulan dernek statüsündeki spor kulüpleri de bu ülkenin doğasından nasibini bir şekilde alıyor. Belki tüzüklerin yeterli derecede limitleyici olmaması, belki de limitlerin denetlenmesini sağlayacak mekanizmaların kurulmaması bunun sebebi olabilir. Ama günün sonunda kulüpler milyonlarca TL borçla sürdürülemez duruma gelmiş olurken, yöneticiler hiç umursamadan arkalarını dönüp gitmiş oluyorlar. Üstüne üstlük, hiçbir sorumlulukları ya da yasal yaptırımları da olmuyor. Attıkları imzalar, taahhüt ettikleri ödemeler bir şekilde geçmişte kalıyor. Vicdanın sesini de iyice kısınca, her sene haberlerde milyonlarca borçla kapanan kulüpler görüyoruz.

1995–96 sezonunda Süper Lig’de mücadele eden Karşıyaka Spor Kulübü, o sezondan sonra bir kez daha Süper Lig yüzü göremedi. Karşıyaka, 2001–02 sezonunda Denizli’de 90+10'da Taner Demirbaş’ın attığı golle Adana Demirspor’a yenilerek, o günkü ismiyle Lig B’den çıkamamıştı. Br sonraki sezon ise 18 takımlı 2. Lig B Kategorisini şampiyon olarak bitirerek Türk Telekom Lig A’ya yükseldi. Sonrasında ise 13 sezon üst üste mücadele ettiği 1. Lig’den, şampiyonluk hayaliyle başladığı sezonu sonuncu bitirerek düştü. Ama sadece lig mi düştü? Hayır, geleceğini de kaybetti. Bu nedenle toparlanması neredeyse imkansız haline gelen kulüp, 3. Lig’e kadar geriledi. Peki bu nasıl oldu? 13 sezon boyunca kendi kendine yarattığı bütçeler ve düşük borç ile 1. Lig’de mücadele eden, her sezona en azından play-off hayali ile başlayan Karşıyaka bir anda nasıl bu hallere geldi? Aslında cevabı çok basit. Erdal Acar isimli İstanbullu iş adamının, Karşıyaka Spor Kulübü’ne “bir şekilde” sponsor olacağının duyulmasıyla birlikte camianın bir kısmı hayaller kurmaya başlamıştı. Benim de dahil olduğum bir kısım ise şüpheyle yaklaşıyordu, çünkü kulüp ve iş adamı arasında herhangi resmi bir sözleşme, kulüp kasasına giren bakiyelerin muhasebeleşmesi gibi durumlar söz konusu değildi. Erdal Acar’ın ödediği borçların makbuzları dolaşıyor ama bu ödemeler kulüp kasasına giriş yapılarak ödenmiyordu. Karşıyaka Spor Kulübü’nün bir kişi tarafından “satın alınmış gibi kişisel insiyatiflerle yönetilmesine” imkan veren bu düzene itiraz eden de belki 50–100 kişi vardır, onlar da baskı ile susturuluyordu. Hiçbir şey umulduğu gibi olmadı. Yasal zemin oluşmadığı için kulüple Erdal Acar arasındaki yapay bağ koptu, devre arasından sonra tek kuruş ödeme yapılmadı. Sportif başarısızlık üstüne, kulübe verilen 20 milyon TL’nin 2 katı kadar da borç yapıldı. Sonrasında Karşıyaka Spor Kulübü Futbol Takımı’nın beli bir daha doğrulmadı.

Benzer süreçleri yaşayan çok kulüp oldu. Ülkenin taraftar ve tarih denilince akla ilk gelen takımlarının büyük bir kısmı aynı sıkıntıları yaşadı, halen daha yaşamakta olanları da mevcut. Ama Karşıyaka’nın diğerlerine göre eksikleri sadece maddiyat değil. Karşıyaka Spor Kulübü’nün bir siyasi gücü yok, ne iktidarın ne de muhalefetin desteği var. Karşıyaka Spor Kulübü’nün bir stadı yok. Ülkenin en ücra köşelerine, futbol takımı olmayan beldelere bile stadyum yapılırken, Karşıyaka’ya yapılmadı. Sportif başarısızlıklar, yönetim hataları derken, transfer yasağı da tuzu biberi oldu. Çok iyi durumda olmayan altyapının, sahaya çıkabilecek oyuncuları ile yıllarca kadro kurmak zorunda kalındı. Şimdi geldiğimiz durumda da artık tıkanma yaşanıyor. 5 senedir kadroda olan tecrübeli oyuncuların alternatiflerini kadroya katamadığımız için onları tutmak zorundayız. Bu zorundalık da maddi külfet getirmekte. Dolayısıyla, çözümü olmayan bir duruma doğru ilerlemekteyiz. Belki 2–3 sezon daha 3. Lig’de savaşıyor oluruz ama küme düşmeyeceğimizin garantisini de kimse veremez. Bu sezon son 19 maçta sadece 16 puan aldığımız gerçeği de bunun en önemli göstergesi. Durum böyle olunca, bir çıkar yol arayışı içinde olmak gerekiyor. Ama böylesine sessizleşmiş, dağılmış camialar için bunu yapması da kolay değil. Bu noktada, son zamanlarda popüler olan Kocaelispor ve Altay örnekleri üstünden gidebiliriz.

Altay Başkanı Özgür Ekmekçioğlu, 26 yaşındayken devraldı Altay’ı. Kendisi o zamanlar Atillaspor’un sahibiydi, yatırımı büyüterek Balçova Yaşamspor’u almak istedi. Hatta taraflar arasında sözleşme de imzalandı. Ekmekçioğlu kendi yönetimini kurarak Balçova’nın maçlarına da gitmeye başlamıştı. Ama bir süre sonra süreç olumsuz sonuçlandı ve Balçova’yı satın alamadı. Sonrasında kendisine Bucaspor ve İzmirspor teklif edildi, satın alması için. O da kendince gerekli koşulları göz önünde bulunarak, Altay’ı seçti. Altay, Ekmekçioğlu geldiğinden bu yada, 5 senede 3. Lig’den Süper Lig’e çıktı, hem de play-off finalinde son dakikalarda attığı golle. Peki ya o gol gelmeseydi ne olacaktı? Her şey göründüğü kadar toz pembe mi? Altay, örnek verilecek kadar doğru bir organizasyon mu? Bence asla hayır. Altay’ın bugün gelinen noktada, Özgür Ekmekçioğlu’na yaklaşık 100 milyon TL borcu var. Eğer Altay son maçta meşin yuvarlağı kaleye sokamasaydı sonu ne olacaktı? Ekmekçioğlu verdiği 100 milyon TL’yi nasıl geri alacaktı, o borçla yeniden nasıl kadro kuracaktı, yatırımını nasıl yönlendirecekti? İşte bu kadar pamuk ipliğine bağlı bu yaşananlar. Şimdi Altay Süper Lig’e çıktı, sırtındaki yaklaşık 130 milyon TL toplam borcu ile. Ama önemli olan, 5 senede sadece bir futbol takımı için 100 milyon TL vermeyi göze alan, sonunda vermiş olduğu parayı geri alamama ihtimaline rağmen bu yatırımı yapacak kişiyi bulmak… Bir de tüm kontrolü A’dan Z’ye ona devretmek… Bir nevi Erdal Acar örneği gibi değil mi? Yorumlanabilir…

Peki ya Kocaelispor? Detayını araştırmayan herkesin örnek verdiği takımlardan birisi de Kocaelispor. Kocaelispor’un Altay’dan farkı, amatöre kadar düşmüş olması. Peki Kocaelispor küme düşünce, Kocaeli’de neler yaşandı? Körfez Belediyespor isimli kulübün ismini Kocaeli Futbol Kulübü olarak değiştirmek istediler ama onay gelmedi. Bu nedenle takımın ismi Körfez Futbol Kulübü oldu. Kocaelispor’un Serdar Topraktepe, Engin Öztonga vs. gibi tüm tecrübeli oyuncuları bu takıma kaydırıldı. Eski kupa beyi Kocaelispor’un ateşi artık Kocaeli FK ismiyle yanacaktı. Taraftarlar ikiye bölündü, birçok sorun yaşandı. Kocaelispor’u kapatmak istediler, şirket üstünden devam etme fikri de vardı. Ama Kocaelispor Kulübü Derneği son anda kapatılmadı, amatörde yaşamaya devam etti. Sonrasında yerel ve siyasi yönetimlerin desteğiyle Kocaelispor önce amatörden çıktı, sonrasında yine aynı destekler ile transfer yasağı kaldırıldı ve 2 senede 2 lig çıktı. Şu anda kulübün 30 milyon TL’den fazla borcu var.

Bugün geldiğimiz noktada ise Karşıyakalı eski başkanlar ve yöneticilerin oluşturduğu bir grup, yeni bir şirket kurma noktasında. Bu şirketin ismine şimdilik Karşıyaka Sportif diyelim. Karşıyakalı iş insanlarından oluşan bir ekiple bu şirketin sermayesini oluşturup, sonrasında Karşıyaka Spor Kulübü Futbol Şubesi’nin geleceği hazırlanmak isteniyor. Peki kulüpler sadece dernekken mi batar, sadece şirketken mi başarılı olur? Kesinlikle hayır. Bir kulübü batırmak için asla dernek ya da şirket olmak gibi bir şart yok. Mesela Erdal Acar döneminde Karşıyaka Spor Kulübü batarken bir şirket değildi. Ya da Göztepe dediğimiz kulüp, TMSF’ye devredilirken bir dernek değildi, şahıs şirketiydi. Yani objektif bakıldığında, önemli olan şirket ya da dernek olmak değil. Denetlenmek, kurallara sahip olmak ve sürdürülebilir bir yapı kurmak bu işin en önemli noktaları. Yoksa hepsinin iyi ve kötü örnekleri mevcut, bu su götürmez bir gerçek. Peki Karşıyaka nasıl kurtulabilir? 1) Mesela Özgür Ekmekçioğlu gibi birini bulacaksınız, Karşıyaka’nın şu andaki güncel borcunu kapatmak ve kadro kurmak için yaklaşık 110 milyon TL verecek. Ha tabi temliksiz 110 milyon TL bulursanız, canımıza minnet, şükrederiz. :) 2) Bir şirket kurup, Karşıyaka Spor Kulübü Derneği’ne ait futbol şubesini devredebilirsiniz. Bu şirketin hisselerini Karşıyakalılar alır, kulübü 109 yıldır olduğu gibi Karşıyakalılar yönetir. 3) Ya da siyasi destek bulacaksınız, iktidar ve muhalefet ortak olup, yandaş şirketlerle sizi destekleyecek. Ama bunlar yetiyor mu? Yetmiyor, çünkü kapatılan borç ile 5 sene sonra yine aynı durumda olunmayacağının garantisi yok. Garantiyi ne sağlar? Sabit gelir kalemleri ve onları yaratacak projeler.

Karşıyaka Sportif olarak adlandırdığım şirketleşme haberinden sonra bazı sosyal medya hesaplarında, konuyla ilgili eleştiriler paylaşıldı. Hakim ortağın Karşıyaka Spor Kulübü Derneği olmasından tutun, Altay — Kocaelispor örneklerine, maddi durumu olmayanların kulüpte söz hakkı olmayacağına kadar yazıldı, söylendi. Ama takip edebildiğim kadarıyla, bu paylaşımlara katılmayanların sayısı çok daha fazla.

Bahsettiğim eleştirileri biraz detaylı inceleyelim. Karşıyaka Spor Kulübü Derneği’nin futbol şubede hakim ortak olması konusu… İnanın ne farkedecek ben anlamıyorum. Bugüne kadar muhteşem yönetilen, hiç kimsenin lafını dinlemeyen ve kendi doğrularıyla güzel bir yapı kurarak geleceğe umutla bakan bir futbol şube dernek statüsündeyken kuruldu da, şirketleşme ile mi bu bozulacak? Tabii ki hayır. Karşıyaka Sportif isimli şirketi kurma hedefinde olan kişiler kimler? Karşıyaka Spor Kulübü Derneği üyeleri, yani zaten hali hazırda istedikleri kişiyi başkan yapabilecek bir topluluk. Bunun dışında, bu konular ticari tecrübe ve biraz da girişimcilik ekosistemi konuları. Şu anda 100 milyon TL borcu olup, stadyumu dahi olmayan 4. Lig’deki bir kulübün ticari değeri nedir? Söz hakkının kendisine olmadığı bir yapının borçlarını kapatıp, sonra kadro kurmak için temliksiz toplamda 110 milyon TL yatırım yapacak biri var mıdır? Böyle birisini bulup da resmi sözleşme ile kongreye kim gelirse, bulunan kişiye oy vermek üzere söz veriyorum. Ama Karşıyaka Spor Kulübü’nün artık hayalden çok daha fazlasına, icraate ihtiyacı var. Dolayısıyla Karşıyakalı iş insanlarının kuracakları şirket ve yaratacakları sermaye ile işleri yoluna sokup, ileride daha da değerlenmesi beklenen şirkete yabancı fonlardan yatırım alınması sağlanabilir. Bu sayede Karşıyakalılar’ın sahibi olduğu şirketle yönetilen ve geleceğe umutla bakan futbol şube yaratılabilir. Yoksa herhangi bir fonun, kar elde amacı olmayan bir derneğe yatırım yapmasını nasıl bekleyebiliriz?

Altay ve Kocaelispor örneklerinin de gelişim süreçlerini zaten detayıyla paylaştım. Daha önce Karşıyakalı olmayan birinin verdiği destekle kurulan hayallerin sonucunu yaşıyoruz hala. Bir de kulübün tüm geleceğini karartacak bir temlikle birinden medet ummak gibi bir hata yapar mıyız? Yapabiliriz ama bence yapmamalıyız. Peki Kocaelispor gibi yeni kulüp kurma kararı verip, Kocaelispor Kulübü Derneği’nin kapatmak isteyip, oyuncularımızı oraya göndermek mi doğrusu? Bir şekilde son anda derneği kapatmaktan vazgeçilmesini sağlayan gelişmeleri de bilmiyoruz… Sonrasında 35.000 kişilik stadımız, bize sahip çıkan Büyükşehir belediyemiz ve siyasilerimiz var mı? Onlar da yok. Dolayısıyla örnek verilen iki kulübün de yaptıkları ve koşulları bizimkisinden çok ama çok farklı.

Maddi durumu olmayanların kulüpte söz hakkının olup olmaması konusu… Bana kalırsa bu da hiç doğru değil. 109 yıllık Karşıyaka Spor Kulübü’nün tarihinin en kalabalık kongresi 3 sene önce 750 kişiyle yapıldı. Yıllık üyelik aidatı da 40 TL. Maddi durumu olmayan binler neden kongreye gelmedi, söz hakkına sahip çıkmadı? Ya da daha önce yüzlerce kişi sosyal medyalarda ve tribünlerde belki yönetimin, belki taraftar grubunun söylediklerinin dışında bir şey talep ettiğinde neden hiç dinlenmedi, önemsenmedi? Yani anlatmak istediğim, bu edebiyatın bu konuyla hiçbir ilgisinin olmadığı. Karşıyaka Spor Kulübü 109 yıllık bir camia değil mi? Örneğin 5000 üyeden, yıllık 500₺ aidat ücreti alınabilse, nakit 2.5 milyon TL yapıyor. Koskoca Karşıyaka’da buna engel olan şey nedir? Tabii ki sistemsizlik. Ama bunun dışında Karşıyaka Spor Kulübü’ne üye olmanın da bir bedeli olmalı. Örneğin Eskişehirspor’da kulübe üye olmak için 500 TL veriyorsunuz. Diğer kulüplerde de ortalama bu fiyatlardan başlayıp, 10–20–50 bin TL’ye kadar yükseliyor. Biz ise 1000TL’lik kulüp hissesi sahip olma konusuna, “Maddi durumu mümkün olmayanlar” diye devam ediyoruz. Bence burada da büyük hata yapıyoruz.

Ayrıca göz önünde bulundurulması gereken başka bir durum daha var. 28 Aralık 2017'deki bir haberi hatırlatmak istiyorum. “Karşıyaka Spor Kulübü’nde 15 Kasım’da yapılan olağanüstü genel kurulda futbol şubesinde şirketleşme çalışmalarına başlanılması için yönetim kuruluna yetki verilmiş ve bir komite kurulmuştu. Komitenin yapacağı görüşmelerin ardından onay için bugün olağanüstü genel kurul yapılması planlanıyordu.” Yani aslına bakarsanız bu konu bugün başlayan bir süreç değil. 4 yıl öncesinden temelleri atılan ve genel kurul tarafından konunun netleştirilmesi için yetkiler verilmişti. Hali hazırda mevcut Karşıyaka Spor Kulübü Yönetim Kurulu’da bir komite ile bu konuda emek harcıyor, sözleşme taslakları üzerine çalışmalar yapıyordu. Yani işin aslına bakarsanız yaratılmak istenen algının aksine, olası bir kongredeki 2 adayın da şirketleşme ile ilgili tamamen zıt düşünceleri yok. Turgay Başkan ve yönetiminin şirketleşme ile ilgili çalışmalarına da bizzat şahidim. Dolayısıyla şirketleşmenin bir çözüm olduğunu düşünmek, taraf olmayı gerektirmiyor. Konu, sadece ve sadece Karşıyaka Spor Kulübü’nün geleceği. Biraz daha sakin olarak, farklı fikirlere sahip olan kişileri yaftalamadan, kimseye hakaret etmeden fikirlerin paylaşılmasına imkan sağlamak gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede birlik olabiliriz, her konudan daha da güçlenerek yolumuza devam edebiliriz.

Sonuç olarak, ülkenin içinde bulunduğu şartlar hepimizin malumu. Karşıyaka ilçesinin ve Karşıyaka Spor Kulübü’nün de içinde bulunduğu şartlar da açıkça ortada. Bu noktada kulübün önünü açmak için hamle yapmaya çalışan herkese destek olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ama körü körüne yaşanan heyecana söndürücü köpük sıkmak, engel olmaya çalışmak bana göre büyük bir hata. Hele ki alternatif bir çözüm bulmadan… Geçmişte Erdal Acar’a el açtığımız gibi, yarın başkalarına yok pahasına bu kulübü vermek istemiyorum. Karşıyakalılara ait bir şirket ve derneği, elden ele dolaşan bir şahıs şirketine her zaman yeğlerim. Ha bir de 100 milyon TL borcu olup, satacak yeni bir müşterinin bulunamadığı bir bir şahıs şirketi düşünsenize… Çıkışı yok, oluru yok.

Sevgiler,
Efecan Tekin
KSK Genel Kurul Üyesi

--

--

Efecan Tekin

Software consultant working on Digital Transformation, Mobile Banking, Fintech Applications, Internet Banking. Mobile & Web Development Engineering Lead.